Buraya Reklam Ver!
İçerik öncesi - Bu alana reklam vermek için [email protected] adresine mail atabilirsiniz.
Life is Strange geliştiricisi Dontnod tarafınca geliştirilen Twin Mirror iyi mi olmuş? Bu yazımızda oyunun artı ve eksilerinden bahsediyoruz.
Twin Mirror araştırma: Birisi bigün size sizinle kavga edeceğinizi ve kendinize yenilip yenilmeme kararını gene kendinizin alacağını söylese, ne yapardınız? Kafalar karıştı değil mi? İşte oyun da tam olarak bunu istiyor. Life is Strange’in geliştiricisi Dontnod Entertainment tarafınca geliştirilen öykü odaklı bulgu oyunu Twin Mirror incelememize hoş geldiniz!
İçindekiler
- 1 Twin Mirror İnceleme
- 2 Grafikler ve bölüm tasarımı oldukça başarı göstermiş olmuş
- 3 Doğal olarak küçücük pürüzleri var…
- 4 Uzun lafın kısası…
- 4.1 İlginizi Çekebilir
- 4.2 Steam: Sand Land Akira Toriyama’nın Son Mirası
- 4.3 Wakanda’nın Derinliklerini Keşfet: Black Panther Oyunu
- 4.4 Front Mission 2 30 Nisan’da PC, PlayStation ve Xbox’ta
- 4.5 Takım Çatışmalarının Yeni Adresi: Marvel Rivals İncelemesi
- 4.6 Sniper Elite 5 İncelemesi
- 4.7 System Shock İncelemesi (Yeni Versiyon)
- 5 Twin Mirror İnceleme
- 6 Grafikler ve bölüm tasarımı oldukça başarı göstermiş olmuş
- 7 Doğal olarak küçücük pürüzleri var…
- 8 Uzun lafın kısası…
Twin Mirror İnceleme
Twin Mirror hikayesi ve yapısıyla hem emsalsiz, hem de bu zamana kadar oynadığımız birçok iz bırakan yapımın etkilerini taşıyor. Unreal Engine 4 oyun motoru teknolojisi kullanılarak geliştirilmiş. Oyunun PlayStation 4 sürümünü sizler için inceledim ve oyun ile ilgili görüşlerimi elimden geldiğince aktaracağım.
Hikayeye ucundan, spoiler vermeden bir giriş yapacağım. Karakterimiz Sam Higgs, Basswood nahiyesinde doğup büyümüş bir muhabir, haberci. Basswood Jungle’da yazıp çizen, yaşamını ufak madenci nahiyesinde geçirmiş biri. Anna adındaki sevgilisiyle sakin ve huzulu bir yaşam sürüyor. Yayınladığı bir yazı ile kasabadaki maden ocağı soruşturma sürecine giriyor ve ne yazık ki kapanıyor. Maden ocağı da kapanınca kasabanın nefret edilen kişisi oluveriyor. Bu sırada sevdiceği Anna’ya evlenme teklifi eden karakterimiz reddedilince tüm aksilikler üst üste geliyor. En iyi arkadaşı Nick ve kendisini bir idol olarak gören Nick’in ufak kızını geride bırakarak şehri terk etme sonucu alan Sam iki yıl ortadan kayboluyor. Bunlar oyuna bizim dahil olduğumuz kısmın öncesinde geçiyor. Öykü anlatımıyla kuvvetli bulunduğunu bildiğimiz Dontnod girişi bu şekilde güçlendirerek bizim Basswood hakkında düşünce sahibi olmamızı sağlıyor. Ek olarak ana karakterimiz Sam Higgs, çift kişilik taşıyan ve cemiyet tarafınca dışlanmış bir kişi. Oyunun dallanıp budaklanmasını da bu sağlıyor.
Hikayenin geri kalanının yalnızca oynayarak deneyimlenmesi icap ettiğini, bunun haricinde benim yazacağım her kelimenin oyun keyfinize zarar vereceğini düşünerek buradan sonrasını eleştirilere ayırıyorum. Şunu belirtmem gerek; kesinlikle öykü akıyor. Oyunun tüm yapısının zeminine inşa edilen bu öykü yer yer dallanıyor, kararlarınızla şekilleniyor. Twin Mirror oynarken Alan Wake, Detroit: Become Human şeklinde oyunların tadını her adımda alabileceğinizi söylemeliyim. Asla sizi sıkmıyor, bunaltmıyor ve “Şurayı bitireyim de artık kurtulayım” havasına girdiğiniz bir bölüm barındırmıyor.
Minik kasabanın büyük problemi
Bu enfes hikayenin anlatımı güzel sinematikler ile süslenmiş. Karakterlerin mimikleri ve söyledikleri iyi yazılıp çizilmiş. Kendinizi Sam Higgs’in yerine koyup düşüncelerinizi ve kararlarınızı bu yönde vermeniz için size extra bir güçlük çıkarmıyor. Ek olarak sinematik kısımlarda gördüğümüz manzaralar, müzikler bu bölümleri o şekilde destekliyor ki interaktif bir film deneyimi yaşamanızı sağlıyor. Çeşitli gizemleri ve bulmacaları çift kişilikli olmanın sağlamış olduğu avantajları ve dezavantajları değerlendirerek çözüyorsunuz. Bazı bölümlerde kafi ipucunu topladığınızda “Mind Palace” denilen değişik bir bölüme, kafanızın içine giderek parçaları birleştiriyorsunuz.
Mind Palace bölümlerinde Twin Mirror bambaşka bir oyun oluveriyor. Aniden kendinizi herhangi bir Sherlock Holmes oyununu oynarken ya da filmini izlerken yaşadığınız duygular içinde bulabiliyorsunuz. Bunun yanı sıra ikinci kişiliğiniz, kısaca ikinci siz bir taraftan sizinle konuşuyor ve size destek oluyor. Doğal olarak yer yer size zorluklar çıkarttığını ve kararlarınızı kendi istekleri doğrultusunda izleyeceği yolu göstermeye çalıştığını fark ediyorsunuz. Burada her şey sizin öznel görüşünüze ve oyunun o kısmına kadar gelirken yaşadığınız deneyime bağlı. Size bazı bölümlerde zor seçimler yaptıran, hikayenin akışını değil de “Kim olduğunuzu” düşündüren sorular soran Twin Mirror bu anlamda hakikaten başarı göstermiş.
Grafikler ve bölüm tasarımı oldukça başarı göstermiş olmuş
Manzaralar, görsel tasarım ve oyunun sanat içerikli yönü de oldukça hoş. Oyunun renk paletini birazcık pastel bulduğumu söylemeliyim. Oldukca canlı renklerden ve renk tezatlarından uzak, birbiriyle uyumlu renkleri taşıdığını ve görselliği felsefesiyle yoğurduğunu söylesem yanlış bir yorum olmaz. Sizi sinematik kısımlarda ve öteki bölümlerde içine bıraktığı manzaralar oldukça güzel. Sanat zevkinizi ve hayal gücünüzü besliyor. Hikayeden kopmak hakikaten zor olsa da kimi zaman buralarda durup güzelliğin tadını çıkarmak isteyebiliyorsunuz. Birinden diğerine sürüklendiğiniz 16 değişik sahnesi bulunuyor. Bir kasabada neler görebilecekseniz hikayenin sizi götürmüş olduğu bu 16 değişik bölümde hepsini size gösteriyor. Bölüm çeşitliliği ve sayısı da sıkmayacak kadar fazla, aratmayacak kadar azca olmuş.
Bölüm tasarımları ve oynanış mekanikleri de oldukça doyurucu. Twin Mirror’da aniden aklınızın içine daldığınız Mind Palace bölümlerinin her biri değişik mekanikler barındırıyor. Bu kimi zaman kendinizden kaçtığınız ve bir taraftan da aklınızı denetim altına almaya çalıştığınız bir aksiyon kısmı olabiliyor. Kimi zaman ise birkaç aynadaki yansımalarınızın size söylediklerini dinlediğiniz, mantıklı bulduğunuz yoldan devam ettiğiniz seçim bölümleri oluyor. Bunlar kafanızın içindeki bölümler. Bir de sizi Basswood nahiyesinin değişik bölümlerine bıraktığı kısımlar var. Minik bir kasaba olduğundan sizi bıraktığı hiçbir bölümde gezebileceğiniz büyük bir harita yok. Bunun yerine içi özenle doldurulmuş, her yanından bir şeyler öğrenebileceğiniz ve size kendisini tanıtan bölümler var. Bu biçim oyunlarda haritada özgürlük mü? Yoksa daha kısıtlı bir haritanın oldukça varlıklı olması mı? Seçiminin yanıtını sizlere bırakıyorum. Ben bölüm tasarımlarında zenginliğin ve her adımda bir şeyler öğrenmenin yarattığı hazzı beğendim.
Doğal olarak küçücük pürüzleri var…
Kim bilir oyundaki tek can bunaltıcı nokta olan yükleme ekranlarından bahsedelim. Yeni nesil konsollar ile beraber gözümüze batmaya başladığını düşündüğüm bu yükleme ekranları birazcık uzun sürüyor. Oyunun PlayStation 4 sürümünü oynadım ve herhangi bir SSD kullanmadım. Tamamen sanat içerikli bir ifade ve tasarımla ilerleyen oyunun sizi ortalama bir dakika süresince siyah bir ekranda tutması ve bunu sık sık yapması deneyiminize zarar verebiliyor. Bunu Twin Mirror oynarken kolaylıkla hissettiğimi söyleyebilirim. Fakat devamında size gösterdikleriyle bunu bir halde telafi etmeyi başarıyor. Eğer yükleme ekranları sizin için bir problem değilse satın alım terchinizde bu paragrafı es geçebilirsiniz.
Ek olarak yer yer dokuların yüklenmesinde gecikmeler olabiliyor. Doğrusu ekranınızda ilk kez görüntülenen nesneler için ilkin daha düşük kalitedeki dokular yükleniyor, sonrasında aslolan çözünürlüklerinde görüntüleniyorlar. Bu sırada dokularda bir bulanıklaşma olabiliyor. Bu da Unreal Engine 4 ile geliştirilen birçok oyunda oyuncuların yaşayabileceği sorunlardan bir tanesi.
Bir paragraf da oyunun müziklerini övmek için açmalıyım. Sinematik sahnelerde ve oyunun geri kalanında size birlikte rol alan onlarca mükemmel müziğe ev sahipliği meydana getiren bu oyunun ses tasarımı da bir o denli başarı göstermiş. Çevre sesleri, karakterlerin konuşmalarındaki tonlamalar ve vurgular kararlarınızı ufak bir dokunuşla etkileyebiliyor. Bunların da oyunda başarı göstermiş şekilde işlenmesi bilhassa bu tür oyunlar için bence oldukça mühim. Bu anlamda Twin Mirror için söyleyebileceğim pek bir şey yok.
Son olarak oyunun size bulmacaları çözme hızınıza gore değişen 8-10 saat arası sürebilecek bir oynanış süresi sunduğunu da belirteyim. Doğal olarak bitirdikten sonrasında oynadığınız 16 bölümün her birinden oyuna tekrardan başlayıp, değişik kararların neticelerini da görmek isterseniz ve oyunu tüm sonlarda bitirmeyi düşünürseniz bu süre oldukça uzayabilir.
Uzun lafın kısası…
Twin Mirror, daha ilkin oyunculara “Ben hikayeyi fazlaca güzel anlatabiliyorum” diyen Dontnod Entertainment‘ın bir oyunu. Bundan dolayı hikayesi güzel ve başarı göstermiş bir öykü anlatımı olan bir oyun arıyorsanız size önerebilirim. Sadece averaj 8-10 saat devam eden bir edinim için 219,00 TL fiyatıyla PlayStation sürümünü almanızı önermiyorum. Doğal olarak gene tercih sizin sadece eğer uygun bir sisteminiz var ise 139,00 TL fiyatıyla PC sürümünü Epic Games Store üstünden almanız daha tasarruflu olacaktır. Twin Mirror için size aktaracaklarım bu kadar. Ümit ederim bu yazı sizin için yararlı olmuştur. Bir başka incelemede yeniden görüşmek suretiyle, sevgi ve oyun ile kalınca.
Life is Strange geliştiricisi Dontnod tarafınca geliştirilen Twin Mirror iyi mi olmuş? Bu yazımızda oyunun artı ve eksilerinden bahsediyoruz.
Twin Mirror araştırma: Birisi bigün size sizinle kavga edeceğinizi ve kendinize yenilip yenilmeme kararını gene kendinizin alacağını söylese, ne yapardınız? Kafalar karıştı değil mi? İşte oyun da tam olarak bunu istiyor. Life is Strange’in geliştiricisi Dontnod Entertainment tarafınca geliştirilen öykü odaklı bulgu oyunu Twin Mirror incelememize hoş geldiniz!
Twin Mirror İnceleme
Twin Mirror hikayesi ve yapısıyla hem emsalsiz, hem de bu zamana kadar oynadığımız birçok iz bırakan yapımın etkilerini taşıyor. Unreal Engine 4 oyun motoru teknolojisi kullanılarak geliştirilmiş. Oyunun PlayStation 4 sürümünü sizler için inceledim ve oyun ile ilgili görüşlerimi elimden geldiğince aktaracağım.
Hikayeye ucundan, spoiler vermeden bir giriş yapacağım. Karakterimiz Sam Higgs, Basswood nahiyesinde doğup büyümüş bir muhabir, haberci. Basswood Jungle’da yazıp çizen, yaşamını ufak madenci nahiyesinde geçirmiş biri. Anna adındaki sevgilisiyle sakin ve huzulu bir yaşam sürüyor. Yayınladığı bir yazı ile kasabadaki maden ocağı soruşturma sürecine giriyor ve ne yazık ki kapanıyor. Maden ocağı da kapanınca kasabanın nefret edilen kişisi oluveriyor. Bu sırada sevdiceği Anna’ya evlenme teklifi eden karakterimiz reddedilince tüm aksilikler üst üste geliyor. En iyi arkadaşı Nick ve kendisini bir idol olarak gören Nick’in ufak kızını geride bırakarak şehri terk etme sonucu alan Sam iki yıl ortadan kayboluyor. Bunlar oyuna bizim dahil olduğumuz kısmın öncesinde geçiyor. Öykü anlatımıyla kuvvetli bulunduğunu bildiğimiz Dontnod girişi bu şekilde güçlendirerek bizim Basswood hakkında düşünce sahibi olmamızı sağlıyor. Ek olarak ana karakterimiz Sam Higgs, çift kişilik taşıyan ve cemiyet tarafınca dışlanmış bir kişi. Oyunun dallanıp budaklanmasını da bu sağlıyor.
Hikayenin geri kalanının yalnızca oynayarak deneyimlenmesi icap ettiğini, bunun haricinde benim yazacağım her kelimenin oyun keyfinize zarar vereceğini düşünerek buradan sonrasını eleştirilere ayırıyorum. Şunu belirtmem gerek; kesinlikle öykü akıyor. Oyunun tüm yapısının zeminine inşa edilen bu öykü yer yer dallanıyor, kararlarınızla şekilleniyor. Twin Mirror oynarken Alan Wake, Detroit: Become Human şeklinde oyunların tadını her adımda alabileceğinizi söylemeliyim. Asla sizi sıkmıyor, bunaltmıyor ve “Şurayı bitireyim de artık kurtulayım” havasına girdiğiniz bir bölüm barındırmıyor.
Minik kasabanın büyük problemi
Bu enfes hikayenin anlatımı güzel sinematikler ile süslenmiş. Karakterlerin mimikleri ve söyledikleri iyi yazılıp çizilmiş. Kendinizi Sam Higgs’in yerine koyup düşüncelerinizi ve kararlarınızı bu yönde vermeniz için size extra bir güçlük çıkarmıyor. Ek olarak sinematik kısımlarda gördüğümüz manzaralar, müzikler bu bölümleri o şekilde destekliyor ki interaktif bir film deneyimi yaşamanızı sağlıyor. Çeşitli gizemleri ve bulmacaları çift kişilikli olmanın sağlamış olduğu avantajları ve dezavantajları değerlendirerek çözüyorsunuz. Bazı bölümlerde kafi ipucunu topladığınızda “Mind Palace” denilen değişik bir bölüme, kafanızın içine giderek parçaları birleştiriyorsunuz.
Mind Palace bölümlerinde Twin Mirror bambaşka bir oyun oluveriyor. Aniden kendinizi herhangi bir Sherlock Holmes oyununu oynarken ya da filmini izlerken yaşadığınız duygular içinde bulabiliyorsunuz. Bunun yanı sıra ikinci kişiliğiniz, kısaca ikinci siz bir taraftan sizinle konuşuyor ve size destek oluyor. Doğal olarak yer yer size zorluklar çıkarttığını ve kararlarınızı kendi istekleri doğrultusunda izleyeceği yolu göstermeye çalıştığını fark ediyorsunuz. Burada her şey sizin öznel görüşünüze ve oyunun o kısmına kadar gelirken yaşadığınız deneyime bağlı. Size bazı bölümlerde zor seçimler yaptıran, hikayenin akışını değil de “Kim olduğunuzu” düşündüren sorular soran Twin Mirror bu anlamda hakikaten başarı göstermiş.
Grafikler ve bölüm tasarımı oldukça başarı göstermiş olmuş
Manzaralar, görsel tasarım ve oyunun sanat içerikli yönü de oldukça hoş. Oyunun renk paletini birazcık pastel bulduğumu söylemeliyim. Oldukca canlı renklerden ve renk tezatlarından uzak, birbiriyle uyumlu renkleri taşıdığını ve görselliği felsefesiyle yoğurduğunu söylesem yanlış bir yorum olmaz. Sizi sinematik kısımlarda ve öteki bölümlerde içine bıraktığı manzaralar oldukça güzel. Sanat zevkinizi ve hayal gücünüzü besliyor. Hikayeden kopmak hakikaten zor olsa da kimi zaman buralarda durup güzelliğin tadını çıkarmak isteyebiliyorsunuz. Birinden diğerine sürüklendiğiniz 16 değişik sahnesi bulunuyor. Bir kasabada neler görebilecekseniz hikayenin sizi götürmüş olduğu bu 16 değişik bölümde hepsini size gösteriyor. Bölüm çeşitliliği ve sayısı da sıkmayacak kadar fazla, aratmayacak kadar azca olmuş.
Bölüm tasarımları ve oynanış mekanikleri de oldukça doyurucu. Twin Mirror’da aniden aklınızın içine daldığınız Mind Palace bölümlerinin her biri değişik mekanikler barındırıyor. Bu kimi zaman kendinizden kaçtığınız ve bir taraftan da aklınızı denetim altına almaya çalıştığınız bir aksiyon kısmı olabiliyor. Kimi zaman ise birkaç aynadaki yansımalarınızın size söylediklerini dinlediğiniz, mantıklı bulduğunuz yoldan devam ettiğiniz seçim bölümleri oluyor. Bunlar kafanızın içindeki bölümler. Bir de sizi Basswood nahiyesinin değişik bölümlerine bıraktığı kısımlar var. Minik bir kasaba olduğundan sizi bıraktığı hiçbir bölümde gezebileceğiniz büyük bir harita yok. Bunun yerine içi özenle doldurulmuş, her yanından bir şeyler öğrenebileceğiniz ve size kendisini tanıtan bölümler var. Bu biçim oyunlarda haritada özgürlük mü? Yoksa daha kısıtlı bir haritanın oldukça varlıklı olması mı? Seçiminin yanıtını sizlere bırakıyorum. Ben bölüm tasarımlarında zenginliğin ve her adımda bir şeyler öğrenmenin yarattığı hazzı beğendim.
Doğal olarak küçücük pürüzleri var…
Kim bilir oyundaki tek can bunaltıcı nokta olan yükleme ekranlarından bahsedelim. Yeni nesil konsollar ile beraber gözümüze batmaya başladığını düşündüğüm bu yükleme ekranları birazcık uzun sürüyor. Oyunun PlayStation 4 sürümünü oynadım ve herhangi bir SSD kullanmadım. Tamamen sanat içerikli bir ifade ve tasarımla ilerleyen oyunun sizi ortalama bir dakika süresince siyah bir ekranda tutması ve bunu sık sık yapması deneyiminize zarar verebiliyor. Bunu Twin Mirror oynarken kolaylıkla hissettiğimi söyleyebilirim. Fakat devamında size gösterdikleriyle bunu bir halde telafi etmeyi başarıyor. Eğer yükleme ekranları sizin için bir problem değilse satın alım terchinizde bu paragrafı es geçebilirsiniz.
Ek olarak yer yer dokuların yüklenmesinde gecikmeler olabiliyor. Doğrusu ekranınızda ilk kez görüntülenen nesneler için ilkin daha düşük kalitedeki dokular yükleniyor, sonrasında aslolan çözünürlüklerinde görüntüleniyorlar. Bu sırada dokularda bir bulanıklaşma olabiliyor. Bu da Unreal Engine 4 ile geliştirilen birçok oyunda oyuncuların yaşayabileceği sorunlardan bir tanesi.
Bir paragraf da oyunun müziklerini övmek için açmalıyım. Sinematik sahnelerde ve oyunun geri kalanında size birlikte rol alan onlarca mükemmel müziğe ev sahipliği meydana getiren bu oyunun ses tasarımı da bir o denli başarı göstermiş. Çevre sesleri, karakterlerin konuşmalarındaki tonlamalar ve vurgular kararlarınızı ufak bir dokunuşla etkileyebiliyor. Bunların da oyunda başarı göstermiş şekilde işlenmesi bilhassa bu tür oyunlar için bence oldukça mühim. Bu anlamda Twin Mirror için söyleyebileceğim pek bir şey yok.
Son olarak oyunun size bulmacaları çözme hızınıza gore değişen 8-10 saat arası sürebilecek bir oynanış süresi sunduğunu da belirteyim. Doğal olarak bitirdikten sonrasında oynadığınız 16 bölümün her birinden oyuna tekrardan başlayıp, değişik kararların neticelerini da görmek isterseniz ve oyunu tüm sonlarda bitirmeyi düşünürseniz bu süre oldukça uzayabilir.
Uzun lafın kısası…
Twin Mirror, daha ilkin oyunculara “Ben hikayeyi fazlaca güzel anlatabiliyorum” diyen Dontnod Entertainment‘ın bir oyunu. Bundan dolayı hikayesi güzel ve başarı göstermiş bir öykü anlatımı olan bir oyun arıyorsanız size önerebilirim. Sadece averaj 8-10 saat devam eden bir edinim için 219,00 TL fiyatıyla PlayStation sürümünü almanızı önermiyorum. Doğal olarak gene tercih sizin sadece eğer uygun bir sisteminiz var ise 139,00 TL fiyatıyla PC sürümünü Epic Games Store üstünden almanız daha tasarruflu olacaktır. Twin Mirror için size aktaracaklarım bu kadar. Ümit ederim bu yazı sizin için yararlı olmuştur. Bir başka incelemede yeniden görüşmek suretiyle, sevgi ve oyun ile kalınca.